getirmek

Dil: Türkçe

• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   Gelmesini sağlamak
  • Dün bir deri bir kemik hâlinde eve getirip bırakmışlar.
• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak
  • Baharı getirdik.
• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   Erişmek veya eriştiğini sanmak
  • Örnek getirmek.
• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   İleri sürmek
  • Bu rüzgâr kar getirir.
• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   Sebep olmak, ortaya çıkarmak
  • Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi.
• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   İletmek, bildirmek
  • Haftada bir cuma günleri işleyen küçük bir kahve ayda ne kadar gelir getirirse...
• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   Bir şey sağlamak
  • Gayrete getirmek. Nedamet getirmek.
• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   Bir makama atamak veya seçmek
  • Atalarından getirdiği gelenekler.
• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar
• [-e, -de, -i, nesnesiz, nesnesiz, -i, nesnesiz, yardımcı fiil, -i, -den]   Bir şeyi aktarmak