götürmek
Dil: Türkçe
-
[-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo]
Taşımak, ulaştırmak veya koymak
- Yemeği götürmek için o an en uygun kişiydim.
-
[-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo]
Bir kimseyi bir yere kadar yanında yürütmek
- Bir mermi bacağını götürdü. Duvarı su götürdü.
-
[-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo]
Yerinden ayırıp uzağa atmak veya yok etmek
- Hastalık çok insan götürdü.
-
[-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo]
öldürmek
- Beni evime kadar götürdü.
-
[-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo]
Dayanmak, katlanmak, tahammül etmek
- Bitirmeden şunu da söyleyeyim, ahlaka, gerçek ahlaka götüren başlıca yollardan biri de aşktır.
-
[-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo]
Birinin yanında yürüyüp ona bir yere kadar arkadaşlık etmek; bırakmak
- Eksiler artıları götürdü.
- [-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo] Bir sonuca vardırmak
- [-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo] Kaybolmasına, yok olmasına yol açmak
- [-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo] vardırmak
- [-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo] Herhangi bir yiyeceği tek başına ve hızlı bir biçimde yemek
- [-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo] Tümüyle sahip olmak
- [-i, -e, -i, -i, nesnesiz, -e, -e, -i, -e, mecaz, argo, argo] Haksız kazanç sağlamak, mal veya para sahibi olmak