göz
Dil: Türkçe
-
[isim, anatomi]
Görme organı; basar, ayn, çeşm, dide
- Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin.
-
[isim, anatomi]
Bazı deyimlerde, görme ve bakma
- Şu fakir mahallede bir göz evim olsaydı / Nasıl sevinç içinde çıkardım şu yokuşu
-
[isim, anatomi]
oda
- Bu sefer alacaklı gözüyle baktım.
-
[isim, anatomi]
Bakış, görüş
- Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu?
-
[isim, anatomi]
kaynak (I)
- İğnenin gözü.
-
[isim, anatomi]
Delik, boşluk
- Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır.
-
[isim, anatomi]
çekmece
- Masanın gözleri.
-
[isim, anatomi]
Terazi kefesi
- İnsanı gözle yiyip bitirirler.
-
[isim, anatomi]
nazar
- Gözüm canım efendim.
-
[isim, anatomi]
Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı
- Göz aşısı.
-
[isim, anatomi]
Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri
- Dama tahtasında altmış dört göz vardır.
-
[isim, anatomi]
hane
- Çıbanın gözü.
- [isim, anatomi] Bazı yaraların uç bölümü