hapsetmek
Dil: Arapça ḥabs + Türkçe etmek
-
[-e, -i, mecaz, -de]
Bir suçluyu hapishaneye koymak
- Bunu yapmak zor, köylüyü hapsetmek kolay...
-
[-e, -i, mecaz, -de]
kapamak
- Kediyi odaya hapsetti.
-
[-e, -i, mecaz, -de]
Engellemek, sınırlamak
- Gelirim diye beni akşama kadar burada hapsetti.
- [-e, -i, mecaz, -de] Bir kimseyi veya bir şeyi boşu boşuna tutmak, alıkoymak