harcamak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, mecaz, argo]
Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak; ezmek, sarf etmek
- İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü.
-
[-i, mecaz, mecaz, argo]
Bir şey yapmak için kullanmak, tüketmek
- Bir bütün günü mutfakta harcayıp çeşitli yemekler yapıyor.
-
[-i, mecaz, mecaz, argo]
Birinin değer ve onurunu kırıcı bir durum yaratmak
- Bir delilik yaptı ve otobüsteki kız uğruna Arzu'yu harcadı.
-
[-i, mecaz, mecaz, argo]
Manevi yönden kötü duruma düşürmek, feda etmek
- Çoluk çocuğu uğruna kendini harcadı.
- [-i, mecaz, mecaz, argo] Yok olmasına, ölmesine sebep olmak