harman
Dil: Farsça ḫirmen
-
[isim, mecaz, argo]
Biçildikten sonra tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması işi
- Çocuğum başka çocuklarla beraber harmanda düvene binmiş dönüyor.
-
[isim, mecaz, argo]
Bu işin yapıldığı yer veya mevsim
- Çay harmanı. Tütün harmanı.
-
[isim, mecaz, argo]
Birçok çeşitten birer parça alıp yeni birleşim oluşturma işi
- Yiğidin harman olduğu yer.
-
[isim, mecaz, argo]
Selüloz açılması aşamasından başlayıp kâğıt veya karton sayfasının meydana gelmesine kadar kullanılan bir veya birkaç kâğıt hamuru ile diğer malzemelerin meydana getirdiği sulu süspansiyon
- Hey polis, diye seslendi sırtını ağaca dayamış, tek bacaklı bir kadın. Hey sana diyorum aynasız, atsana bir ikilik, acayip harmanım bu sabah.
- [isim, mecaz, argo] Herhangi bir şeyin toplu hâlde bulunduğu, işlendiği veya satıldığı yer
- [isim, mecaz, argo] Herhangi bir şeyin çok bulunduğu yer
- [isim, mecaz, argo] Esrar içip çakırkeyif olma