iç
Dil: Türkçe
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat]
Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer; dâhil, dış karşıtı
- Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat]
Oyuk şeylerin boşluğu
- Tahtanın içi çürümüş.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat]
Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta
- Boynumda kalın yün atkı, içimde çift kat fanila, gene de titriyorum.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat]
Nesnelerin veya kimselerin arasında bulunan nesne veya kimse; ara
- Ekmek içi. Ceviz içi.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat]
Ten ile dış giysiler arası
- İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerede?
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat]
Kabuğu olan veya dışı kabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuğun sardığı bölüm
- Yurt içi ulaşım. Şehir içi haberleşme. Aile içi ilişkiler.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat]
Pirinç, soğan ve baharatla hazırlanan, dolmalarda kullanılan karışım
- İç kapının perdesi yanlara doğru açıldı.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat]
İnsan vücudunun mide, bağırsak, kalp, ciğer gibi organlarının bulunduğu kısım
- İç dünyamız.
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat] Akıl, gönül, irade gibi insanın manevi varlığını oluşturan şeylerden herhangi biri; ciğer, derun, yürek
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat] Bir ülke, şehir, topluluk vb.nde olan veya yapılan; domestik
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat] Değişik yemeklerde kullanılmak üzere et ile sebzelerin ince kıyımının karıştırılması ve yoğrulmasıyla meydana getirilen karışım
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat] Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat] İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan