ince
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Kendi cinsinden olanlara göre dar ve kalınlığı az olan; cılız, narin, kalın karşıtı
- İnce minare. İnce değnek. İnce kitap.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
zayıf
- Sarışın, kuru, ince bir kadındı.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Taneleri ufak, iri karşıtı
- İnce un. İnce kum.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı
- İnce nakış.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
ayrıntılı
- Bugün temizlikçi geliyor. Şöyle ince bir temizliğe...
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar)
- İnce bir çocuk sesinin hırçınlaştığı, ağladığı işitildi.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Tiz (ses), kalın karşıtı
- Hiçbir hareket bu gülüş kadar belirsiz ve ince değildir.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Hafif, gücü az
- Aletler, uzun denemelerin, ince hesapların, birbirini tamamlayan bilgi ve diğer aletlerin mahsulüdür.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı
- Bu gülümseyişte, herkesin hemen seçemeyeceği bir ince alay gizli.
- [sıfat, mecaz, mecaz] Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı