iş
Dil: Türkçe
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma
- Bu iş bittikten sonra hocanın çehresi ve sesi gene bir anda tatlılaştı, şoföre ‘çek evladım’ dedi.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Bir değer yaratan emek
- Şimdi Mısır'a memuru olduğum bankanın bir işi için geldim.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Birinden istenen hizmet veya birine verilen görev
- İşler durgun.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Sanayi, ticaret, tarım, maliye vb. alanlara ilişkin ekonomik etkinliklerin bütünü
- Güvenlik işleri.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Kamu yararına yapılan işler
- Bu evin işi çok.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Herhangi bir yere düzen verici, günlük yaşayışı sağlayıcı her türlü çalışma
- Sonunda bir iş buldum.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Geçim sağlamak için herhangi bir alanda yapılan çalışma, meslek
- İşlerini bırakmışlar, dükkânlarını kapamışlar, akın akın şehri terk edip gidiyorlardı.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Ticari anlaşma
- O, işini bilir. Bu, benim işime gelmez.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Herhangi bir maksatla kurulan düzen
- Yoksullara yardım etmekle çok iyi bir iş yaptım.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Bazı deyimlerde "yarar, çıkar" anlamında kullanılan bir söz
- Komşu kadın elindeki işini dizine bırakıp geline döndü.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Yapılan şey, davranış
- Bu örtü, işi ağır bir örtüdür.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Nakış, örgü, makrome gibi elde yapılan şey
- İşimi görmediler.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Emek, işçilik, ustalık
- Bu, bir zevk işidir.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Bir kimsenin uğraştığı, yerine getirmeye çalıştığı şey
- Demek bende daha iş varmış ki ilin öğretmeni seçtiler.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Bir kimseye özgü olan görüş, anlayış
- Rafta Mardin işi bakır tencereler sıralanmıştı.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Başarılı çalışma yapma yeteneği
- Bu para işidir, paran varsa en iyisini yaparsın.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Üzerinde çalışılan veya bir çalışma sonucunda ortaya çıkan şey
- Etrafın gülüşmeleri arasında iş anlaşıldı.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
-e bağlı olan, … ile ilgili olan
- Çoktandır köylünün şurada burada yayıp gezeceği ehemmiyetli bir iş, bir keramet gösterememişti.
-
[isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik]
Bir sonuca bağlanması, çözülmesi gerekli sorun
- Erg, jul, kilogrammetre, vatsaat, kilovatsaat iş ve enerji birimleridir.
- [isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik] Gizli neden veya maksat
- [isim, sıfat, mecaz, mecaz, fizik] Bir kuvvetin uygulanma noktasını hareket ettirirken harcadığı güç