izlemek
Dil: Türkçe
-
[-i]
Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek; takip etmek
- Babam kaşları çatılmış, başını sallayarak izliyor bizi.
-
[-i]
Zaman, süre, sıra vb. bakımından gelmek, arkasından gelmek, arkasında olmak
- Geceyi gündüz izler.
-
[-i]
Bir olayın gelişimini gözden geçirmek
- Bu ustaca düzeni Osmanlıların her işinde izleyebilirsiniz.
-
[-i]
Eğlenmek, görmek, öğrenmek için bakmak; seyretmek
- Televizyonu izlemek.
-
[-i]
Belirli bir yönde gitmek
- Geç vakit hayvanla, Deliçay'ı izleyip gidiyordum.
-
[-i]
Gözlemek, incelemek
- Çocuk kuşu gözleriyle izledi.
-
[-i]
Belirli bir tutum, davranış veya düşünceyi benimsemek
- Bu üretim politikasını izleyeceğiz.
-
[-i]
Bir şeye uymak, bağlı olmak
- Modayı izlemek.
-
[-i]
Herhangi bir olayla ilgilenmek
- Çeşitli siyasi olaylar karşısındaki tepki ve düşüncelerini dolaylı da olsa izleyebiliyordum.