kağşamak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, halk ağzında, mecaz, mecaz]
Eskimek, dağılmaya yüz tutmak
- Pansiyonun kağşamış tahta merdiveni ağır bir vücudun adımları altında inlemeye başladı.
-
[nesnesiz, halk ağzında, mecaz, mecaz]
Herhangi bir şey ek yerlerinden ayrılmak, oynamak
- Bu artistlerin hayli kağşamış hâline yetişen Pierre Loti, birçok parlak sahifeler kaleme almıştır.
-
[nesnesiz, halk ağzında, mecaz, mecaz]
yaşlanmak
- Bu kağşamış ilişki belki daha uzun seneler boyu böyle devam eder,.
- [nesnesiz, halk ağzında, mecaz, mecaz] Zayıflamak, gevşemek, güçsüzleşmek