kaldırmak
Dil: Türkçe
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Bulunduğu yerden almak
- Az sonra yatakları, yorganları kaldırıp duvar kenarına yığar.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Yukarı doğru hareket ettirmek
- Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
yükseltmek
- Duvarı bir metre daha kaldırmalı.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Ürün toplamak, taşımak
- Bu araba bu yükü kaldırmaz.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Çekmek, taşımak
- Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesine kaldırdılar.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Bir kuruluşun çalışmasına son vermek
- Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Hastayı hastaneye götürmek
- Kitapları kaldırmış, bulamıyorum.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Tören yaparak ölüyü gömmek
- Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
toplamak
- İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Alıp başka yere götürmek
- Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
uyandırmak
- Bu ilaç onu yataktan kaldırdı.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Piyasadan çekmek
- Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Elin ulaşamayacağı yere koymak; saklamak
- Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
kaçırmak
- Kızı ayağa kaldırdı.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
İyi etmek, birini iyileştirmek
- Az sonra yatakları, yorganları kaldı-rıp duvar kenarına yığar.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Bir şeyden çokça satın almak
- Beni de Yahudi kızını da zorla çekip oyuna kaldırdı.
-
[-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo]
Bir yere tayin etmek
- Bu kumaş fazla süs kaldırmaz.
- [-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo] Yok etmek, ortadan silmek
- [-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo] Oturur veya yatar durumdan çıkararak ayakları üzerinde doğrultmak
- [-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo] Bulunduğu yerden almak, alıp başka yere götürmek
- [-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo] Bir işi yapması için harekete geçirmek
- [-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo] Uygun gelmek
- [-i, -e, nesnesiz, mecaz, argo] Bir şeyi çalmak, aşırmak