kamçılamak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, mecaz]
Kamçı ile vurmak
- İlk ışıkla yanaklarımı kamçılayan soğuğa rağmen başımı çıkardım, yaklaştığımız Ankara'ya baktım.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Yağmur, kar, rüzgâr hızla çarpmak
- Solgun ve buruşuk ruhlarımız ona çevrilecek, hayatımıza o hız verecek, ihtiraslarımızı o kamçılayacak.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Harekete geçirmek
- Bu aşılmaz sınırların ötesinde cihangirlik arzularını kamçılayacak ülkeler yoktu.
- [-i, mecaz, mecaz] İsteklendirmek, özendirmek, teşvik etmek