kapamak
Dil: Türkçe
-
[-i]
Bir açıklığı örtmek için bir şeyi, açık yerin üzerine getirmek
- Hasan, yıldırımla vurulmuş gibi hemen kapıyı kapadı, kaçtı.
-
[-i]
Hava bulutlarla kaplanmak, sıkıntılı bir hâl almak
- Bu yapı manzarayı kapadı.
-
[-i]
Bir şeyin görünmesine engel olmak; örtmek
- Kar yolu kapamıştı.
-
[-i]
Geçişi engellemek
- Çukuru kapamak.
-
[-i]
Tıkamak, içini doldurmak
- Elektriği kapadı.
-
[-i]
Su, elektrik gelişini kesmek
- Fabrikayı kapamışlar. Gazeteyi kapadılar.
-
[-i]
Çalışamaz, görev ve iş yapamaz duruma getirmek
- O konuyu kapayalım.
-
[-i]
Üzerinde durmamak, bir şey üzerinde konuşmayı bırakmak
- Zengin kadını tımarhaneye koymadılar, buraya, çiftliğe getirip kapadılar.
-
[-i]
Bir yere sokup dışarı çıkmasına engel olmak; hapsetmek
- Vurguncular kumaşları kapamışlar.
-
[-i]
Ortalıktan alıp saklamak
- Bu ikramiye borçlarımı kapar.
- [-i] Karşılamak, denk gelmek