kaplamak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, mecaz]
Her yanını örtmek; istila etmek
- Her tarafı sessizlik kaplamış, ovalar, biten bir günün hüznü içinde susmuştu.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Çepeçevre sarmak; kuşatmak, örtmek
- Evlerin bir tarafını yol, üç tarafını da yine çam ormanları kaplar.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak
- Yorgan kaplamak.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Yayılıp doldurmak, etkisinde bırakmak; almak, basmak, bürümek, sarmak, tutmak
- Dudaklarının üstünü kaplayan muntazam kesilmiş sert ve koyu siyah bıyıkları...
-
[-i, mecaz, mecaz]
Bir yüzeyi döşemek, başka bir nesne ile örtmek
- Ünü cihanı kapladı.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Kaplama adı verilen ince ağaç levhaları, değişik yöntemlerle hazırlanmış yüzeylere yapıştırmak
- Bulutlu düşünceler dimağını kapladığı sırada uzun siyah kirpikleri arasından iki şimşek çaktı.
- [-i, mecaz, mecaz] Bir madeni bir başka madenle kimyasal bir yöntemle örtmek
- [-i, mecaz, mecaz] Bir kimsenin veya bir şeyin nitelikleri herkesçe bilinir olmak
- [-i, mecaz, mecaz] doldurmak