karalamak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz]
Boya veya kalemle birtakım şekiller çizerek bir yeri kirletmek
- Duvarı karalamışlar.
-
[-i, mecaz]
Bir yazının üzerini çizerek onu geçersiz kılmak
- Son iki satırı karalamalı.
-
[-i, mecaz]
Taslak olarak yazmak veya çizmek
- Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı karaladıktan sonra kapının yavaşça gıcırdadığını işittim.
-
[-i, mecaz]
Hızlı ve acele olarak yazmak
- Birdenbire ayağa kalktı ve ayakta bir reçete karaladı.
- [-i, mecaz] Leke sürmek, kötülük yüklemek, iftira etmek; karamak