karıncalı
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz]
İçinde, üstünde karınca bulunan
- Bir süre sonra gözlerimi açtığımda elimdeki karıncalı ekmeği ağaçlığa bırakırken buldum kendimi.
-
[sıfat, mecaz]
Paslı veya dökülme sonucu küçük delikleri olan (metal)
- Gözlerin karıncalı televizyona kilitlendi.
-
[sıfat, mecaz]
Üzerine karınca üşüşmüş gibi görünen ekran görüntüsü
- Eski, o karıncalı, sinsi, ağrılı pis şakalarını yapmaya başladı.
- [sıfat, mecaz] Rahatsızlık veren