karıştırmak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz]
Bir maddenin başka bir madde içine karışmasını sağlamak
- Ceplerimi karıştırdım, bozuk para bulamadım.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz]
İçinde ne olduğunu anlamak veya aradığını bulmak amacıyla elle yoklamak
- Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın, bir tencereyi karıştırıyor hem de için için ağlıyordu.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz]
Yemeği dibinin tutmaması için kaşıkla altüst etmek
- Saatlerce, istediğim kitapları, divanları, Servetifünun koleksiyonlarını karıştırdım.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz]
kurcalamak
- Verdiğim cevapları dinlemiyor gibi dalgın, parmaklarıyla bir risaleyi karıştırıyordu.
-
[-e, -i, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz]
Bir şeye göz atmak, ayrıntılarıyla incelemek
- Siz düşle gerçeği birbirine karıştırıyorsunuz.
- [-e, -i, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz] Üstünkörü okumak
- [-e, -i, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz] Ayırt edememek, tam olarak seçememek
- [-e, -i, -i, -i, -i, -i, -i, mecaz] Berraklığını ve duruluğunu kaybettirmek; bulandırmak