kasa
Dil: İtalyanca cassa
-
[isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz]
Para veya değerli eşya saklamaya yarayan çelik dolap
- Arkaya doğru bir adım atıp sırtını meyhanecinin kasasına dayadı.
-
[isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz]
Ticarethanelerde para alınıp verilen yer
- Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi.
-
[isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz]
Bazı oyunlarda oyunu yönetme veya para karşılığında fiş verme işi
- Kasa kim?
-
[isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz]
Vagon, kamyon veya traktörün yük taşımak için şasiye bağlanmış üst bölümünü oluşturan parça
- Barın kapısı önünde bira kasaları yığılmıştı.
-
[isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz]
Meyve, sebze koymaya yarayan, tahta veya sentetik maddelerden yapılmış, dört köşe, sağlam ambalaj parçası; sandık
- Galip’in ününü İstanbul’da da duymuştu, oldukça fanatik bir tarikatın kasasıydı...
-
[isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz]
Basımcılıkta dizgi harflerinin konulduğu gözlerden oluşan tabla
- Beyler, şimdi şöyle yapalım; birimiz kasa olsun, bütün harcamaları o yapsın.
- [isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz] Varlıklı kişinin harcamalarını yapan kimse
- [isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz] Kapı ve pencerelerin sabit olarak tutturulduğu asıl çerçeve
- [isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz] Birbiri üzerine istif edilerek yüksekliği ayarlanabilen atlama aracı
- [isim, mecaz, mimarlık, spor, mecaz] Ortak harcamalarda paranın toplandığı kimse