kavruk
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Kavrulmuş olan
- Armutların en fenası, en kavruk, en lekeli ve en hamı bile asildir.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
Kurumaya yüz tutmuş
- İşe yaramaz, cansız bir merkebimiz vardı. Sütsüz ve kavruk bir de dişi devemiz.
-
[sıfat, mecaz, mecaz]
zayıf
- Kalem gibi baldırlı, kavruk çocuklara para verdim.
- [sıfat, mecaz, mecaz] Yaşı ilerlemesine karşın iyi gelişememiş olan