kavrulmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz]
Kavurma işi yapılmak
- Yeryüzünün sıcaktan kavrulduğu ve herkesin buram buram terlediği bu temmuz güneşinde benim ellerim buz gibi idi.
-
[nesnesiz, mecaz]
Hayatın acılarına uğramak
- Hayatın cehenneminde kavrulmuş bir insana bu kolay ve sakin ölümler yakışmıyor.
- [nesnesiz, mecaz] Dış etkenler yüzünden özelliklerini yitirmek
- [nesnesiz, mecaz] Yaşı ilerlemesine karşın iyi gelişememek, cılız kalmak