kazanmak
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -den]
Kazanç sağlamak
- Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -den]
Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek
- Böyle yazılara hiç cevap vermeyiz ve yazı çok ağırsa dava açarak çok defa kazanırız.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -den]
Çıkmak, isabet etmek
- İyi bir dost kazandık.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -den]
Edinmek, sahip olmak
- Huy kazanmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -den]
Tutulmak, yakalanmak
- Dert kazanmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -den]
Kendinden yana çekmek
- Bu genç şairin dostluğunu kazanmak için hiçbir külfete katlanmadım.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -den]
Ele geçirmek, fethetmek, kazanç sağlamak
- Düşmandan yer kazanmak.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -den]
Yenmek, galip gelmek
- İşte, kesin, muharebeyi bu manevi kudret kazanacaktır.