kestirmek
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz]
Kesme işini yaptırmak
- Köyde kefenlik bez olmadığı için Selim sandalın yelkenini kestirip kefen diktirdi.
-
[-i, nesnesiz]
Akıl yolu ile gerçeğe yakın bir yargıya varmak; biçmek, tahmin etmek
- Ben bu kadar şeyi kestiremez miyim?
-
[-i, nesnesiz]
Kesilmesini sağlamak, kesilmesine yol açmak
- Bebeğin sütünü limon sıkarak kestirdi.
-
[-i, nesnesiz]
Karar vermek
- Söze nereden, nasıl başlayacağımı kestiremiyorum.
-
[-i, nesnesiz]
Kısa bir süre uyumak; şekerleme yapmak
- Rahmi peykenin köşesine büzülmüş, kestiriyordu.
-
[-i, nesnesiz]
Anlamak, farkına varmak
- Bu çocuk zaten hâlâ durumunu kestirememiştir.