kızışmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz]
Yüksek bir dereceyi bulmak, çok ısınmak
- Ot balyaları kızıştı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz]
Bitkiler, ıslaklık ve mikropların etkisi altında çürürken ısınmak
- Aygır kızıştı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz]
Hayvan, eş isteme zamanı gelmek; kösnülmek
- O dönem politik ortam zaten kızışmıştı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz]
Zorlu, sert, kızışık bir durum almak
- Erkekler arasında sahte kadın olup olmadığı üstüne tartışmalar kızıştı.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz] Bir şey hızlanmak, hareketlenmek