kopmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında]
Herhangi bir yerinden ikiye ayrılmak
- Tel koptu. İp koptu.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında]
Yerinden ayrılmak
- Cezvenin sapı kopmuş. Düğme koptu.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında]
Gövdeden ayrılmak
- Ağacın dalları fırtınada koptu. Savaşta bacağı kopmuş.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında]
Gürültülü veya tehlikeli olaylar, birdenbire başlamak veya ortaya çıkmak
- İçeride feryatlar koptu.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında]
Bütün ilişkileri kesilip büsbütün ayrılmak veya uzaklaşmak
- Daha on altısında bile değilken en yakın insanından, annesinden koparak çıkıp gitmişti evden.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında]
kurtulmak
- Belim kopuyor.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında] Çok ağrımak
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, halk ağzında] Koşmak, hızla gitmek