kör
Dil: Farsça kūr
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
görme engelli
- Günün birinde ihtiyar çoban koyunun birini kör bir makasla kırkıyordu.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Keskinliği yeterli olmayan
- Ampulün kör ışığı, dükkânı alaca bir loşluğa boğmuştu.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Az aydınlık veren
- Vakıa bu kör siyaset yüzünden Türklük Rumeli'den çıktı.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Bakış ve değerlendirme açısı dar olan
- Köşk bahçesinin arka tarafında, denize doğru inen fakat sahile varmadan buradan geçen kör bir arka sokak yüzünden bahçe duvarıyla kesilen bakımsız, ağaçsız, güneş yanığı bir yer vardı...
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Arkası tıkalı olan veya işlek olmayan
- Muhitimiz bize karşı her an kör, sağır ve şuursuzdur.
- [sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Olguları sezme ve kavrama yetisi, dikkati olmayan
- [sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Duyarlığını yitirmiş