korumak
Dil: Türkçe
-
[-i, -den, -i, -i, -i, mecaz, -i, mecaz, -i, mecaz]
Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak; muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek
- Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur.
-
[-i, -den, -i, -i, -i, mecaz, -i, mecaz, -i, mecaz]
Güçlü bir kimse veya kuruluş, güçsüz birini veya bir şeyi desteklemek; himaye etmek
- Beni kendi kardeşi gibi sever, babasının hışmından korurdu.
-
[-i, -den, -i, -i, -i, mecaz, -i, mecaz, -i, mecaz]
Tehlikeye karşı savunması altında bulundurmak
- Yurdu korumak.
-
[-i, -den, -i, -i, -i, mecaz, -i, mecaz, -i, mecaz]
Tehlikeli, zararlı durumları önlemek
- İlaçla meyveleri korudu.
-
[-i, -den, -i, -i, -i, mecaz, -i, mecaz, -i, mecaz]
Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek
- Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi.
-
[-i, -den, -i, -i, -i, mecaz, -i, mecaz, -i, mecaz]
Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek
- Geleneklerini koruyorlar.
-
[-i, -den, -i, -i, -i, mecaz, -i, mecaz, -i, mecaz]
Karşılamak, denk gelmek
- Bu işin geliri masrafını korumaz.