koymak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, nesnesiz]
Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek
- Öteki elini doktorun omzuna koydu.
-
[-e, -i, nesnesiz]
Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak
- O kadar etkilenmiş ki beni de işe koymak için onlarla tanıştırmaya götürüyordu.
-
[-e, -i, nesnesiz]
Gitmesine engel olmamak, gitmesine izin vermek; bırakmak
- İçeri kimseyi koymuyorlar.
-
[-e, -i, nesnesiz]
eklemek
- Mal üstüne mal koymak için içi giden bir kişidir.
-
[-e, -i, nesnesiz]
İmza, tarih, adres yazmak
- Orduda yaşayan manevi kuvveti de meydana koyuyor.
-
[-e, -i, nesnesiz]
Uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak; vazetmek
- Kendisinden yakışıklı ve ünlü olan bir adam için terk edilmiş olmak koyuyor olmalı ona.
-
[-e, -i, nesnesiz]
Etkilemek, dokunmak
- Giderlerini iki ay içinde yerine koydu.
- [-e, -i, nesnesiz] Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak
- [-e, -i, nesnesiz] Bırakmak, terk etmek