kurtulmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -den, -den, mecaz, mecaz]
Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak
- Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler.
-
[nesnesiz, -den, -den, mecaz, mecaz]
İstenmeyen, sıkıntı veren, hoşlanılmayan bir kimseden, bir yerden, bir durumdan uzaklaşmak
- Her gülüşte, ihtiyarlığın içlerine çöktürdüğü birkaç yıldan kurtularak çocuk masumluğuyla güldüler.
-
[nesnesiz, -den, -den, mecaz, mecaz]
Bir şey bulunduğu veya bağlı olduğu yerden ayrılmak; kopmak
- Yüksek dallardaki fazla olgun, ballı şeftaliler, saplarından kurtularak dolgun, yumuşak bir sesle yerlere, çimenler içine durmamacasına yavaş yavaş dökülürdü.
-
[nesnesiz, -den, -den, mecaz, mecaz]
Bağını koparıp kaçmak
- At kurtulmuş.
-
[nesnesiz, -den, -den, mecaz, mecaz]
Hamile kadın tehlikesiz bir biçimde doğum yapmak
- Kadın sabaha karşı kurtulmuş.
- [nesnesiz, -den, -den, mecaz, mecaz] Acı ve eziyet çekmeden veya çekerken ölmek