kurutmak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, mecaz, mecaz]
Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek
- Gözyaşlarını kurut, dedi, bilirsin ki kader değişmez.
-
[-i, mecaz, mecaz, mecaz]
Bitkileri susuz bırakıp kurumasına sebep olmak
- Tek başına dolaştığın derin, yeşil ormanlarda / Yaprakları kurutacak sonbaharı düşündün mü?
-
[-i, mecaz, mecaz, mecaz]
Bazı sebze ve meyvelerin buharlaştırılmasıyla kuru bir durum almasını sağlamak
- Bu hastalık onu kurutmuş.
-
[-i, mecaz, mecaz, mecaz]
Cılız duruma getirmek, zayıflatmak
- Dâhilde bütün millî kuvvetlerimizi dağıttılar, bütün kabiliyetlerimizi kuruttular.
- [-i, mecaz, mecaz, mecaz] Yiyecek ve içecekleri yiyip bitirmek
- [-i, mecaz, mecaz, mecaz] Uğursuzluk getirmek, yok etmek