kuşatmak
Dil: Türkçe
-
[-i, askerlik]
Çevresini sarmak; çevrelemek, çevirmek, sarmak, abluka etmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek
- Denize bakan yönü ile yan sınırlarını rüzgârı kesen sık kargılıklar kuşatıyordu.
-
[-i, askerlik]
Bir ülkenin veya bir yerin dış dünya ile olan her türlü bağlantısını kuvvet kullanarak kesmek; abluka etmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek
- Fabrika dumanları bütün şehri kuşattı.
- [-i, askerlik] Çokça bulunmak
- [-i, askerlik] kaplamak
- [-i, askerlik] Bele sarılıp bağlanan şeyleri başkasının beline bağlamak