kütük
Dil: Türkçe
-
[isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih]
Kalın ağaç gövdesi
- Kenara iri zeytin kütükleri istif edilmişti.
-
[isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih]
Kesilmiş ağaç gövdesi
- Çamlıkları yarıyoruz, ağaçların kütüklerinden atlıyoruz, ne bir köy ne bir ses var.
-
[isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih]
Kesimden sonra ağaç gövdesinin toprakta kalan bölümü
- Kütüklerin üstündeki koruklara otlar tırmanan bahçeyi bir daha geçiyoruz.
-
[isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih]
Üzüm teveğinin gövdesi
- Biraz sonra bizim kütük, kanepenin üstüne oturmuş, ayaklarıyla yerdeki yaprakları eziyordu.
- [isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih] Resmî kayıt defteri
- [isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih] nüfus kütüğü
- [isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih] Birbirleriyle ilgili olan verilerin tümü
- [isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih] Verilerin işlemci içinde yazıldığı yer
- [isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih] kütük demir
- [isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih] Görgüsüz, kaba kimse
- [isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih] Kum, odun, kömür vb. taşımakta kullanılan hafif tekne
- [isim, bilişim, bilişim, madencilik, mecaz, tarih] Osmanlı'da kullanılan, mavnadan küçük, altı nispeten düz, başı kalkık ve içeriye bükük, sığ sularda ve çıkarma işlerinde kullanılan, tek kürekli yelkenli gemi