ocak
Dil: Türkçe
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer; ocaklık
- Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
şömine
- Ocağın önünde oturup acayip bir dikkatle odunların yanışına bakar.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya alet
- Anlaşılan çamaşırcı giderken ocağı tam söndürmemiş olacak.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahve vb.nin yapıldığı yer
- Konuşmalar iyice kızışmaya başladığı vakit kahve ocağının önünde görünür.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yer
- Mermer ocağı. Kömür ocağı.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Bahçelerde veya bostanlarda her tür meyve ve sebze tohumu veya fidesinin dikimi için etrafı yükseltilerek ortası çukur bırakılmış yer
- Mustafa, arkasına güçlü kuvvetli bir kadın takmış, üç evleğine çizgiler, ocaklar açıyordu.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer
- Başlangıçtan beri burası bir vatansever ocağı idi.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Yılın birinci ayı; ikinci kânun, son kânun, kânunusani
- Ocak ayını sevmem, oldum olası.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Yeniçeri teşkilatını oluşturan ortalardan her biri
- Henüz temelleri atılmayan kendi ocağım kurulmadan yıkılmıştı.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Ev, aile, soy
- Bugün de Anadolu’nun birçok yerleşim biriminde afsuncular, ocaklar ve muskacılar işlerine aynı sözlerle başlarlar.
-
[isim, tarih, mecaz, halk ağzında]
Halk hekimliğinde bir önceki kuşaktan el verme suretiyle aktarılan bilgileri kullanarak belirli bir şikâyeti veya hastalığı iyileştirdiğine inanılan aile
- Bilim ocağı, hayır ocağı, fesat ocağı.
- [isim, tarih, mecaz, halk ağzında] Bir şeyin en çok bulunduğu veya yapıldığı yer
- [isim, tarih, mecaz, halk ağzında] Toprak altındaki su kanallarının toprak üzerine açılan ve bir kapakla örtülü bulunan deliği