okutmak
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, argo, argo]
Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak
- Babamın beni büyük kentte okutacak parası olmadığı için öğretmen olmuştum.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, argo, argo]
Okuma işini yaptırmak
- Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, argo, argo]
Ders vermek, bir konu üzerinde yetiştirmek
- Lisede İngilizce okutuyor.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, argo, argo]
Satarak elinden çıkarmak
- Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut, dedi.
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, argo, argo] Bir kimseyi yankesicilik, kumar, dolandırıcılık gibi işlerde yetiştirmek