ön
Dil: Türkçe
-
[isim, sıfat, sıfat]
Bir şeyin esas tutulan yüzü; uğur (III), arka karşıtı
- Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor.
-
[isim, sıfat, sıfat]
karşı
- Kahveye girdiği yahut da bir dükkânın önünde toplanan bir gruba sokulduğu zaman suratlar açıkça asılır, selamını alan bulunmazdı.
-
[isim, sıfat, sıfat]
Bir kimsenin ilerisi
- Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi.
-
[isim, sıfat, sıfat]
Yakın gelecek zaman
- Önümüz kış.
-
[isim, sıfat, sıfat]
Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü
- Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık.
-
[isim, sıfat, sıfat]
Önce olan
- Ön söz. Ön görüşme.
-
[isim, sıfat, sıfat]
Bir kimse veya yerin yüzünün baktığı tarafta olan yer
- Kanlıca önlerine geldiler.
-
[isim, sıfat, sıfat]
Benzerler arasında ilk sırada olan
- Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım.