örmek
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz]
İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak veya geçirerek işlemek veya tezgâhta dokumak
- Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o!
-
[-i, mecaz]
Kumaşlardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak
- Paltonun sırtını güve yemişti de ben örmüştüm.
-
[-i, mecaz]
Saç, yele vb. şeylerin tellerini birkaç bölüme ayırıp birbirine geçirmek yolu ile dağınıklıktan kurtarmak
- Kız saçlarını örmüş.
-
[-i, mecaz]
Duvar yapmak veya onarmak
- Bu duvarı iki günde ördüler.
-
[-i, mecaz]
Estetik kaygıyla, duygulu biçimde bir güzelliği ortaya koymak
- Bu yeni zevke göre şiir ve nesir örenler yok.
-
[-i, mecaz]
Müzik, edebiyat vb.nde bir özelliği oluşturmak, ortaya koymak
- Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz.