oynamak
Dil: Türkçe
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak
      
      
        - Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Kımıldamak, hareket etmek
      
      
        - Elimde bulunan fotoğraftaki kadının eli oynadı.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak
      
      
        - Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Bir film, oyun vb.nde rol almak
      
      
        - Başka bir sinemada da çok komik bir film oynuyordu.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Film gösterilmek
      
      
        - Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Tiyatro eseri sahneye konmak
      
      
        - Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek
      
      
        - Depremde yapı oynadı.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Sarsılmak, yeri değişmek
      
      
        - Tenis oynamak.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Sporla ilgili çalışmalara katılmak
      
      
        - Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak
      
      
        - Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak
      
      
        - Benim sağlığımla oynama.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Değişiklik göstermek
      
      
        - Talih bizimle oynuyor.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Tehlikeye düşürmek
      
      
        - Koca adamla oynamaya utanmıyor musun?
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek
      
      
        - Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla.
 
- [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz] Rastgele yön vermek, aldatmak
- [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz] Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak
- [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz] Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak
- [nesnesiz, -le, -le, -le, mecaz, -le, mecaz, mecaz, mecaz] Değiştirmek, bozmak, tahrif etmek