oyun
Dil: Türkçe
-
[isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz]
Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence; baziçe
- Zeybek oyunu.
-
[isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz]
Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi
- Olimpiyat oyunları. Akdeniz oyunları.
-
[isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz]
Müzik eşliğinde yapılan hareketlerin bütünü
- Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu.
-
[isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz]
Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser; temsil, piyes
- Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar.
-
[isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz]
Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma
- Atatürk hiçbir zaman onların oyununa kanmış değildir.
-
[isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz]
Şaşkınlık uyandırıcı hüner
- ... sonra iki ince bulut arasından kızıl ve mavimsi ışıkları birbirine bağlayarak odanın soyutlaşmış boşluğunu dağıtmak istermişçesine camın yüzünde garip bir renk oyunu yapıyordu.
- [isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz] kumar
- [isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz] Güreşte rakibini yenmek için yapılan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket
- [isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz] Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç
- [isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz] entrika
- [isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz] Hareketten veya kullanılıştan gelen çeşitlilik, aldatıcı görünüş
- [isim, spor, spor, mecaz, mecaz, mecaz] hile