parça
Dil: Farsça pārçe
-
[isim, müzik, mecaz, argo]
Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey; pare
- Yolun bu parçası bozuk.
-
[isim, müzik, mecaz, argo]
Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm; lime, şerha
- Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır.
-
[isim, müzik, mecaz, argo]
Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri; uzuv, modül
- On parçadan yapılmış bir oda takımı.
-
[isim, müzik, mecaz, argo]
tane
- Üç parça elbiselik kumaş.
-
[isim, müzik, mecaz, argo]
pasaj
- Hayatımın en acı ve tatlı saatleri bunun başında geçti, eserimin en güzel parçalarını onun kenarında yazdım.
-
[isim, müzik, mecaz, argo]
Müzik eseri
- Bu defaki gidişimizde, eşyamızın arasında taç gibi değerli bir parça da vardı.
-
[isim, müzik, mecaz, argo]
nesne
- Bir çoban parçasısın, olmasa bile koyun / Daima eğeceksin başkalarına boyun
- [isim, müzik, mecaz, argo] Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz
- [isim, müzik, mecaz, argo] Güzel, alımlı kız veya kadın