patlamak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada]
Nesneler, iç basıncın etkisiyle ve çoğunlukla büyük ses çıkararak dağılmak, infilak etmek
- Dinamit patladı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada]
Yırtılıp açılmak
- Gözlerim gene ayakkabılarıma kaydı, yanları patlamıştı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada]
yarılmak
- Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada]
Görünür duruma gelmek, ortaya çıkmak, yeşermek
- Tomurcuklar patladı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada]
Top, taşıt lastiği vb. şeyler değişik nedenlerle havası inmek
- Harp patlıyor ve askerlere edebiyatçılık, edebiyatçılara askerlik yapmak düşüyor.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada]
Ansızın tehlikeli bir şey meydana gelmek
- Sanıyorum ki istimi fazla gelmiş kazanlar gibi hırslarından patlayacaklar.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada] Çok sıkılmak, sıkıntı ve sabırsızlığını belli etmek
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada] Aşırı tepki göstermek
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada] Ansızın bir gürültü duyulmak
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, teklifsiz konuşmada] Herhangi bir durum veya bir değerin yitirilmesine yol açmak, mal olmak