sade
Dil: Farsça sāde
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, edebiyat]
süssüz
- İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, edebiyat]
Şeker katılmamış (kahve); şekersiz
- Sade kahve.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, edebiyat]
(sa:'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece
- Sade, derenin iki tarafına sıralanan kavak ve ceviz ağaçlarını seyretmek bile insana sonsuz bir zevk veriyor.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, edebiyat]
İçine bir şey katılmamış olarak
- Ben sade içerim, öteki kalfa şekerli içer...
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, edebiyat]
Süsü, gözterişi olmadan, yalın biçimde, gösterişsiz olarak
- Geriye dönüp anımsadığımda onu şık döpiyesleri içinde görüyorum, sade ve tertemiz giyinirdi.
-
[sıfat, zarf, zarf, zarf, edebiyat]
Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup, anlatım)
- Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir.