şakımak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, -i, mecaz]
Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek; şakramak, terennüm etmek
- Kalk dilber, gidelim bağ arasına / Şakısın bülbüller, gül incinmesin
-
[nesnesiz, mecaz, -i, mecaz]
Çok konuşmak, çenesi düşmek
- Eskiden hiç lakırtı söylemeyen bu ihtiyar, şimdi şakıyordu.
-
[nesnesiz, mecaz, -i, mecaz]
Güzel şarkı söylemek veya şiir okumak
- Hep aşkı, hep inançları, hep yurt sevgisini şakıyan şairler vardır; ben şair olsaydım ışığın verdiği hazları söyler, hep güneşe övgüler yazardım.