saklamak
Dil: Türkçe
-
[-i, -i, -de, -i, -de, -i, -den, -e, -i, nesnesiz, mecaz]
Elinde bulundurmak, tutmak
- Sarayın sükûnu bir kederli muammayı saklar gibi ağırdı.
-
[-i, -i, -de, -i, -de, -i, -den, -e, -i, nesnesiz, mecaz]
Kaybolmaması, görünmemesi için gizli bir yere koymak, kaldırmak; hıfzetmek
- Paralarını kasada saklıyor.
-
[-i, -i, -de, -i, -de, -i, -den, -e, -i, nesnesiz, mecaz]
Görünmesine engel olmak, ortalıkta bulundurmamak
- Eti buzdolabında saklamak. Peyniri tuzlu suda saklamak.
-
[-i, -i, -de, -i, -de, -i, -den, -e, -i, nesnesiz, mecaz]
Bozulmadan doğal durumları ile durmasını sağlamak; muhafaza etmek
- Batı, o büyük kaynaktan sık sık faydalanır ama iktibaslarını titizce saklar.
-
[-i, -i, -de, -i, -de, -i, -den, -e, -i, nesnesiz, mecaz]
Gizli tutmak, duyurmamak
- Bu kitabı size sakladım.
-
[-i, -i, -de, -i, -de, -i, -den, -e, -i, nesnesiz, mecaz]
Birine vermek için ayırmak
- Allah saklasın.
- [-i, -i, -de, -i, -de, -i, -den, -e, -i, nesnesiz, mecaz] Korumak, esirgemek