salmak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz]
Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak; bırakmak
- Bununla beraber peşine adam salmak gerekir.
-
[-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz]
Yollamak, göndermek
- Halk ruhunun benliğinizde yeniden uyanıp hararetini gönlünüze saldığını duyarsınız.
-
[-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz]
Koymak, katmak
- Bunun içindir ki dal budak saldı, yemiş vermeye başladı.
-
[-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz]
sürmek
- Başını derde salmak.
-
[-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz]
uğratmak
- Ona elli bin lira salmışlar.
-
[-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz]
Vergi yüklemek
- Tazıyı tavşana salmak.
-
[-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz]
Üzerine yürütmek
- Aç kurt, yılana da salar, taşa da, dedi.
-
[-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz]
saldırmak
- Soğutmak için kuyuya su kabı saldı.
- [-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz] sarkıtmak
- [-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz] koyuvermek
- [-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz] Gemi demir üzerinde dört yana dönmek
- [-e, -i, -e, denizcilik, -i, mecaz] Bakmamak, ilgilenmemek, özen göstermemek