sert
Dil: Farsça serd
-
[sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Çizilmesi, kırılması, buruşması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan; bek (I), berk, pek, katı (I), yumuşak karşıtı
- Sert tahta.
-
[sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Esnekliği az olan, kolayca eğilip bükülmeyen
- Tabakanın sert yaylı kapağını tak diye kapatıyor.
-
[sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Kolay dayanılmayan, zor katlanılan, etkili, yumuşak karşıtı
- Sert iklim. Sert hava.
-
[sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Güçlü kuvvetli
- Kapıyı kapadı, döndü, sert adımlarla ilerledi.
-
[sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Etkisi şiddetli ve keskin olan, hafif karşıtı
- Sert içki.
-
[sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Bağışlaması, hoşgörüsü olmayan
- Birçokları beni dik ve sert olduğum için belki sevmiyorlardı.
-
[sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Gönül kırıcı, katı, ters olan
- Ben de ona bile bile sert çıkıştım.
-
[sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Gönül kırıcı, katı, ters bir biçimde
- Zaten Atatürk'ün ne vakit öfkesine kapılarak herhangi bir kimseye karşı herhangi bir sert harekette bulunduğunu kim hatırlar?
-
[sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Hırçın, öfkeli, hiddetli olan
- Sert bir yönetim.
- [sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi] Titizlikle uygulanan; sıkı
- [sıfat, zarf, mecaz, mecaz, dil bilgisi] tonsuz