seyretmek
Dil: Arapça seyr + Türkçe etmek
-
[nesnesiz, -i]
Bir şeyin durumunu, oluşumunu gözlemek, bakmak
- Rabia biraz şaşkın, salapuryada arkadaş olduğu çocuklu tazenin kocasıyla buluşmasını seyrediyordu.
-
[nesnesiz, -i]
Bir olaya karışmadan bakmak
- Ben, çok güzel bir şey seyrediyorsam tiyatroda, daha ne kadar sürecek piyes diye aklıma getirmem.
-
[nesnesiz, -i]
Eğlenmek, görmek, öğrenmek vb. için bakmak, izlemek
- İnsanlar, seyreden araçlara aldırmadan karşıdan karşıya sorumsuzca geçiyorlardı.
-
[nesnesiz, -i]
Taşıt, ilerlemek, yol almak
- Gözlerini yumdu ve kendini ağır aksak seyreden bir rüyanın içinde buldu.
- [nesnesiz, -i] Hastalık vb. sürmek, devam etmek