sıcak
Dil: Türkçe
-
[sıfat, isim, isim, isim, halk ağzında, mecaz]
Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı
- Yorganın altında sıcak gözyaşları dökerek gecelerce beklemişti.
-
[sıfat, isim, isim, isim, halk ağzında, mecaz]
Isısı yüksek olan, çok ısınmış
- Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir çorba içirdi.
-
[sıfat, isim, isim, isim, halk ağzında, mecaz]
Havadaki yüksek ısı
- Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor.
-
[sıfat, isim, isim, isim, halk ağzında, mecaz]
Sıcak yer
- Burası bir makine dairesi kadar sıcaktı.
-
[sıfat, isim, isim, isim, halk ağzında, mecaz]
hamam
- Sıcak bir karşılama. Sıcak bir yuva.
- [sıfat, isim, isim, isim, halk ağzında, mecaz] Dostça olan, sevgi dolu
- [sıfat, isim, isim, isim, halk ağzında, mecaz] Aniden ve kendiliğinden ortaya çıkmış olan (haber, gelişme vb.)