sıkı
Dil: Türkçe
-
[sıfat, zarf, isim, isim]
dar (I)
- Sıkı bir kemer.
-
[sıfat, zarf, isim, isim]
İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş; tıkız, gevşek olmayan
- Sıkı bir denk.
-
[sıfat, zarf, isim, isim]
Zorlu, güçlü ve etkili
- En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir.
-
[sıfat, zarf, isim, isim]
Dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan
- Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu.
-
[sıfat, zarf, isim, isim]
katı (I)
- Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim.
-
[sıfat, zarf, isim, isim]
yoğun
- Ağzını da sıkı tut demeye lüzum görmüyorum.
-
[sıfat, zarf, isim, isim]
Sıkıca, iyice
- Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı.
-
[sıfat, zarf, isim, isim]
Zorlayıcı durum
- İlk sıkıyı babam attı.
-
[sıfat, zarf, isim, isim]
Ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü
- Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker.
- [sıfat, zarf, isim, isim] Güçlü ve çabuk, hızlı