sızdırmak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz]
Azar azar akıtmak; sızırmak
- Bu küp suyu sızdırıyor.
-
[-i, mecaz]
Sızmasına yol açmak, sarhoş edip uyutmak
- Son kadeh adamı sızdırdı.
-
[-i, mecaz]
Haber, sır vb.ni duyurmak, yaymak
- Bu plan üzerinde anlaştılar, sırlarını kimseye sızdırmadılar ve fırsat kollamaya başladılar.
-
[-i, mecaz]
Bal, yağ vb.ni eritip süzerek temiz bir duruma getirmek; sızırmak
- Böyleyken efendilerini bırakmadılar ve onu iç kapıdan içeri sızdırdılar.
- [-i, mecaz] Gizlice sokmak