sızmak
Dil: Türkçe
-
[-den, nesnesiz, -e, -e, askerlik]
İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak
- Cam kenarlarından sızacak esintiyle hasta olacağından korkar.
-
[-den, nesnesiz, -e, -e, askerlik]
Gizli tutulan haber, sır vb. şeyler duyulmak, yayılmak
- Bekir kaşla göz arasında dışarıya sızdı.
-
[-den, nesnesiz, -e, -e, askerlik]
Herhangi bir topluluğu, bir örgütü yolundan saptırmak için gizlice arasına girmek
- İlacı konyağa döktüm. İki saat sonra Süleyman sızdı.
-
[-den, nesnesiz, -e, -e, askerlik]
Gizlice, haber vermeden gitmek, sıvışmak
- Dağlık bir hudut bölgesinde çıkan ve karşı topraktan sızan yabancı çetelerin yardımıyla günden güne ciddi bir hâl alan alçak bir isyanın bastırılmasıydı.
- [-den, nesnesiz, -e, -e, askerlik] İçki, yorgunluk vb. sebeplerle kendinden geçerek uyuyakalmak
- [-den, nesnesiz, -e, -e, askerlik] Düşman mevzileri arasına gizlice girmek ve ilerlemek